SİTEMİZE HOŞGELDİMİZ
   
  çamsarı köyü
  ÇAMSARI ÜZERİNE
 
Çamsarı kelimesinin manasını derinden araştıran Sayın Hasan AYPARLAR ile 2005 yılında Hatay'a bağlı bulunan Kırıkhan İlçesi'nde tanışma imkanı buldum.Hasan AYPARLAR Kırıkhan ilçesi'nde doktor olarak görev yapan ve Hatay Kırıkhan'a bağlı bulunan ÇAMSARI Köyü'nde dünyaya ...gelmiş kültürlü,bilgili ve araştırmacı tam bir Çamsarı tutkunu.Tabiki bu tür araştırmalar yaparken Ziya Abi(Ziya ÇAMSARIOĞLU) ile tanışıyor.Ziya Abi bu köyü ilk ziyaret edenlerden,ben Ziya Abî'den daha sonra bu köyü ziyaret etme fırsatına kavuştum.Bir Türkmen Köyü,gelenek ve görenekleri bizimkilerle örtüşüyor.Derviş Paşa İskanı sırasında bizim köy halkının Hatay'dan çıkıp Kırşehir'e göç ettiğini düşünüyor.Benim son olarak bulduğum belge ise bunu doğrular nitelikte değil,1842 yılında bu Kırşehir Coğrafyasında Çamsarıoğlu Obası'nın varlığı belgelenmiş.Fakat Çamsarı sözcüğü duyulmamış bir söz grubu olduğundan ben bir bağımız olduğunu , Derviş Paşa İskanından evvel bir göç olduğu kanısındayım şimdilik.(Derviş Paşa İskanı 1865 yılında Türkmen Aşiretleri'nin Osmanlı'nın baskısı ile yerleşik düzene geçirilme olayıdır.) Bende Sayın Hasan AYPARLAR'ın Çamsarı sözcüğü üzerindeki araştırmasını konu alan bir yazısını faydalı olur düşüncesi ile burdan yayınlıyorum.Yazının Tümü Sayın Hasan AYPARLAR'dan alıntıdır. ÇAMSARI SÖZCÜĞÜNE İLİŞKİN BİR İNCELEME; (HASAN AYPARLAR) Bu yazı, Kırıkhan Olay gazetesi ve Kırıkhan dağyeli gazetesinde yayımlanmış olan "Kırıkhan ve bazı köylerinin isimlerine dair bir inceleme" başlıklı yazımızın Çamsarı ile ilgili bölümünü içermektedir. Dr. Hasan Ayparlar, 04.12.2006 (...) ...Türk toplulukları Orta Asya’dan Anadolu’ya geçtiklerinde, ilk yurtlarındaki köy, dağ ve nehir isimlerini de yeni yurtlarına taşımışlar, çoğu yerleşim birimlerine kendi boy ve oymak adlarını vermişlerdir. Aynı topluluğa mensup ailelerin farklı bölgelere yerleşmelerine bağlı olarak bazen de aynı ismin birden fazla yere verildiği de olmuştur. Bu genel geçer bilgiden hareketle Çamsarı sözcüğünün bir boy, cemaat ya da oymak adı ile ilintisi olabilir miydi ?!.. Araştırdık. Tespitlerimiz, böyle bir ilişkinin , kuvvetle muhtemel olduğunu düşündürdü. .... Konuya bakış Malazgirt zaferi ardından, Türkmen Aşiretleri fetih heyecanı ve yeni yurtlar bulmak amacıyla bütün Anadolu’ya yoğun biçimde gelmeye başlamışlardır (1). Hatay yöresi, bu toplulukların yerleştiği önemli merkezlerden biridir. Hatta, Selçuklular’ dan önce de, Türk topluluklarının Hatay yöresine gelip yerleştiği bilinmektedir. Baybars zamanında (13, yüzyıl) , 40 bin çadırlık bir Türkmen kitlesinin, Hatay bölgesinden Suriye’ye ve Mısır’a kadar uzanan geniş bir alana yerleştiği de bilgilerimiz arasındadır.(3) Anadolu’ya gelen bu topluluklar zamanla, planlı bir uygulama ile iskan edilmişlerdir. İlk planlı iskan, Osmanlı döneminde, 1691 yılında başlatılmıştır. ( MT) Yaklaşık 180 yıl süren bu mesele, 1865 yılında, “Fırka-i İslahiye” nin yaptığı son bir çalışma ile tamamlanmıştır. Böylece ,yüzlerce oymak ve aşirete bağlı binlerce cemaat Anadolu’nun tamamına yerleştirilmiştir. (3,4)) İskan edilen topluluklar, kurdukları köylere çoğunlukla kendi boy, oymak ve cemaat isimlerini vermişlerdir. Bunun yanında, evvelce yaşadıkları Orta Asya’daki bir takım köy, dağ, nehir adlarını da yeni yerleştikleri yerlere taşımışlardır. Aladağ, Akdağ, Karadağ, Aksu, Göksu, Karasu, Seyhan, Ceyhan, Göktepe, Sarıkamış, Afşin, Yüreğir gibi isimler buna örnek olarak gösterilebilmektedir.(1,2) Hatay yöresinde, Kırıkhan’ ın içinde yer aldığı Amik Ovası, Türkmenlerin yoğun olarak yerleştiği yerlerden biridir. Hayvancılıkla uğraşan Türkmen aşiretleri için burası, ılıman iklimi ve bol otlakları nedeniyle tercih edilen bir yöre olmuştur. 15. yüzyılda,Amuk ovasında, Avşarların bir kolu olan Gündüzoğulları’ nın yaşadığını görmekteyiz. Bunların dağılması ve büyük bölümünün İran tarafına göçmesinden sonra ovada, Pehlivanlı aşiretinin varlığı dikkat çekmeye başlar. Bu aşiret de zamanla İç Anadolu’ ya göçmüştür. Pehlivanlı aşiretinden sonra, Amik Ovası’nda Reyhanlı aşiretini görmekteyiz. (Muhtemelen 1690 yılından sonra). On üç koldan meydana gelen AMUK TÜRKMENLERİ (Reyhanlı aşireti), zamanla, güneydeki Türkmenler arsında nüfusu en yoğun olan aşiret haline gelmiştir. 1865 yılında Derviş Paşa iskanı sırasında Amik Ovası’nda tamamen Reyhanlı aşiretinin yaşamakta olduğu görülmektedir. (4) Derviş Paşa İskanı ile Gavurdağları ve Amik Ovası’na bu aşiret yerleştirilerek yüzlerce köy ve kasaba kurulur. Bu günkü Reyhanlı ve Kırıkhan’a ait köylerin hemen tamamına yakını işte bu iskan sırasında kurulmuş ve isimlendirilmiştir.(3) Kırıkhan’a bağlı olarak kurulan köylerin isimlerine baktığımızda: 1-Bazı köylerin şahıs imsiyle: Karadurmuşlu, Delibekirli, Reşatlı, Mahmutlu, Çiloğlan, ürtnasır, Danahmetli, Yusuflu, Kamberli, Kale Kamberli, 2- Bazı köylerin Coğrafi ya da başkaca özelliklere dayalı isimle: Kunduz Tepe (Abalaklı), Soğuksu, Çataltepe, Cintepe (Cinlitepe), Çamseki, Narlıhöbür, Karamağara, Kaletepe, Aygırgölü (Alelli), 3-Bazı köylerin de oymak, aşiret ve cemaat isimleriyle isimlendirildiğini : Çamsarı ( Çam topluluğu), Çorum ( Çor Türkmenleri), Kodallı (Gündüzlü Aşireti), Torun (Rayhanlı aşiretinin Torun boyu), Bektaşlı, Köseler (Camızkışlası). görmekteyiz. Konumuzla ilgili olarak, Çamsarı köyünü incelediğimizde: ÇAMSARI KÖYÜ Çamsarı Köyü, 1865 yılında, Derviş Paşa iskanı sırasında kurulmuştur. Bu grubu oluşturan aileler, ilk önce “Halil Ağa Perakendeleri” adı altında iskana tabi tutulmuşlar, Bilahere bu günkü Çamsarı köy grubunu oluşturmuşlardır. Çamsarı köyü Yusuflu, Cintepe, Yastıyurt, Aygırgölü, Acerköyü, Kürtnasır köyleri olmak üzere yedi köyden meydana gelmiş bir guruptur. Çamsarı köyü, resmi evraklarda 1885 yılına kadar Cebeli Bereket (Osmaniye) livası (vilayeti), Hassa kazası, Çobanuşağı Karyesine bağlı bir mevki olarak görülmektedir. Bu tarihten sonra ise Halep vilayeti, Belen Kazası, Güzelce Karyesine bağlanmıştır. Yastıyurt köyünün 1960’lı yıllarda terk edilmesi,Aygırgölü’nün de 1980 lı yıllarda muhtarlığını ayırması sonucu günümüzde Çamsarı Köyü, beş köyden oluşan bir muhtarlık konumundadır. ÇAMSARI SÖZCÜĞÜ: Köyün adı olan “Çamsarı” sözcüğü hakkında, kesin bir bilgi yoktur. İncelememizde, Çamsarı kelimesinin gerek soyisim gerek sülale ismi ve gerekse yerleşim yeri olarak yaygın biçimde kullanılmakta olduğu dikkatimizi çekti. Şöyle ki; A-Köy ismi olarak Çamsarı: Bu köyler tarafımızdan yerinde görülüp incelenmiştir. 1-Hatay ili, Kırıkhan ilçesine bağlı Çamsarı köyü, 2-Kırşehir ili, Kaman ilçesi Hamid Kasabasına bağlı Çamsarı köyü, 3-Maraş ili, Andırın ilçesi, Alameşe köyüne bağlı Çamsarı mezrası.. B-Soy ismi olarak Çamsarı: Bu isimlerden Prof. Dr. Taner Çamsarı ve Ziya Çamsarıoğlu ile bizzat tanışma imkanı olmuş, diğer isimler internet aracılığı ile bulunmuştur. 1-Mehmet Çamsarı: Sun Yayıncılık Yazı İşleri Müdürü, İstanbul 2- Doç. Dr. Ahmet Çamsarı; Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi 3-Alev Turanlı Çamsarı, Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi 4- Doç.Dr. Güngör Çamsarı. Yedikule Göğüs hastalıklarıHastanesi/ İstanbul. 5- İsmail Çamsarı, Osmaniye. 6-Dr. Memnune Çamsarı., 7-Ulaş Mehmet Çamsarı. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji bölümü 8-Fatih Çamsarı, Malatya 9-Prof. Dr. Taner Çamsarı: Dokuz Eylül Üniversitesi ,Nefroloji Bölüm Başkanı,Yozgat ili Yazıalan ilçesi Kozan Köyündendir. 10- Ziya Çamsarıoğlu: Kaman ilçesi ,Çamsarı köyünden, Mühendis-müteahhid. 11- İlhami Çamsarı: İmam, adres: Kocasinan/Kayseri 12: Ali Çamsarı : Maraş 13- Ömer Çamsarı. emekli öğretmen, Osmaniye 14- Ayhan Çamsarı, Maraş. C-Sülale ismi olarak Çamsarı : (Bu sülale isimlerinin çoğu, tarafımızdan saha çalışması ile Kadirli ilçesinde yaşamakta olan , aslen Andırın-Alameşe köyü, Çamsarı Mezrası doğumlu olan Mehmet Yılmaz aracılığı ile tespit ve kayıt edilmiştir. Bazı bilgiler internet aracılığıyla sağlanmıştır) 1-Osmaniye ve Kadirli ilçelerinde Karatepe ve Kız Yusuflu köylerinden Çamsarılı kardeşler, ( Kırıkhan çamsarı köyünün mahallesi olan Yusuflu köyünün kuruluş ismini "Yusufoğlan" oluşu çok dikkat çekicidi). 2-Kadirli Koç Yurdu köyünde Çamsarı Mehmet ( Bu şahsın torunları iskenderun Payas' a yerleşmişlerdir) 3-Osmaniye Merkez Çona köyünde Küçük Çamsarı ve Büyük Çamsarı kardeşler.(Büyük Çamsarı olarak tanınan Süleyman Çamsarı'nın oğlu olan Mehmet Çam'ın soy adı değişikliğine dikkat edilmesi) 4- İskenderun ilçesi Payas beldesinde, Kadirli Koçyurdu köyünden Çamsarı Mehmet’ in Torunları , 5- Kırıkhan’ın Ceylanlı Köyünde, Hamzalar sülalesinden,şair Çamsarılı Mustafa. (Bu şairin yeğeni olan Mehmet Efe de ÇAMOĞLAN lakabı ile tanınmaktadır). 6- Yozgat ili, Yazıalan İlçesi, Kozan köyünün 3-4 kurucu ailesinden biri olan, Çamsarılıoğulları ailesi. (Prof. Dr. Taner Çamsarı bu aileye mensuptur). 7- Sıvas ili Çongar Köyünde Büyük ve küçük çamsarı olarak bilinen ve Çam ve Çamsarı soyadları taşıyan aileler ( Osmaniye Çona köyündeki Büyük ve küçük Çamsarı lardeşler ile benzerliğe dikkat edilmesi., Keza Çona köyü ile Çongar köyünün kelime olarak yakınlığına...) Bu kadar yaygın kullanımı olan “Çamsarı “ sözcüğünün anlam ve ifadesi, doğrusu, incelemeye değerdi. Yalın biçimiyle "Çamsarı" bir anlam ifade eder miydi?. Kelimenin ,”Çam” kökünden türetilmiş olduğu açıktır. Buna göre kelimenin anlamını Çam ve Sarı sözcüklerinde aramak gerekiyordu. Türkçe bir sözlükte (Dil derneği yayınları 1998 Ankara) :“Biz ne Çam yarması insan gördük bu meslekte…” biçimindeki cümleden hareketle, Çamsarı sözcüğü, acaba “Çam yapılı” (İri, pehlivan yapılı), “Sarı” bir kişiyi mi ifade ediyordu ? Doğrusu bu mümkündü ve neden olmasındı.... Ancak Meydan Larousse’ta, “Çam” kelimesiyle ilgili bilgiler kelimenin anlamının faklı bir noktada aranması gerektiği gösteriyor. Meydan larousta "Bir Çam dilinden" bir de "Çam'lar diye bir topluluktan" bahsedilmektedir. Şöyleki: ...."1- Çam (i) : Malana-Polinezya ailesinden dil; Çam´lar tarafından konuşulur. ....2-Çam´lar : Vietnam ve Kamboçya´da halk. Çinhindi Çam´ları, ünlü ÇAMPA imparatorluğunun son kalıntılarıdır. Bu imparatorluk Vietnamlılar tarafından yok edildi. Bugün sayıları 20.000 kişi kadardır. Orta Vietnam’ın güneyinde yaşarlar. Sulama yoluyla pirinç tarımı yaparlar. Çam´lar, Çinhindi halklarıyla birlikte eski bir dönemde Endonezya adalarına Endonezyalılar’ ın artçı halklarını meydana getirirler. Bir kısmı Müslüman, geri kalanı Brahman dinindendir. Sanskript ve eski Çam dilinde birçok yazıt, Hint dönemi sırasındaki ÇAM Tarihi üzerine bilgi verir. " (...) Denmekteydi. işte bu bilgiler, sonuçta bizi; “Çamsarı” sözcüğünün, bir topluluğun adı olarak kullanılmış olabileceği ve bu günkü Anadoluda yaşamakta olan ve Çam, Çamsarı, Çamoğlan, Çamsarıgil, Çam Sarıoğulları gibi şahıs ve yer isimlerinin "bu Çam topluluğu" ile ilişkili olabileceği düşüncesine götürdü. Kaynaklar: 1-Fuad Köprülü; Osmanlı Devletinin Kuruluşu, Ankara, 1959. 2-Mehmet Tekin: Hatayda Türkmen aşiret ve oymakları; Türk Dünyası araştırmaları, sayı 66, sayfa 190, Haziran 1990. 3-Mehmet tekin Osmanlı Döneminde Hatay tarihi;Atatürk Kültür merkezi yayınları. 4-Hasan Ayparlar; Bazı Yönleriyle Kırıkhan. 2002, Antakya. 5-Cevdet Türkay, Osmanlı imparatorluğunda Oymak, Aşiret ve cemaatlar. İşaret Yayınları İstanbul 2005. 6-Meydan Larousse; Meydan yayınevi, Cağaloğlu, Sultan Mektebi Sokak 23-25, İstanbul. 7-Faruk Sümer; Oğuzlar,Ankara Üi basımevi, 1967 ------------------------------------------ EK BİLGİ:1 Tüm Yazının Kaynağı: Sayın Hasan AYPARLAR
 
 
 
1938 KIRŞEHİR DEPREMİ Tarih 19 Nisan 1938, Kırşehir'de çevre illeride etkileyen 6,6 şiddetinde bir deprem olmuştur.Ankara,Çorum,Yozgat illeride bu depremden etkilenmiştir.Ancak en çok etkilenen Kırşehir'in o zamanlarda Köşker Nahiyesi'ne bağlı bulunan Akpınar Köy'ü olm...uştur.Köşker'e bağlı bulunan 22 Köy'de oturulabilecek vaziyette ev kalmamıştır.Aynı gece devlet yardım elini uzatmış ve sağlık ekiplerini bölgeye göndermiştir.Ancak ölü sayısı belirginlik kazanmamış olup 150'yi geçtiği tahmin edilmekte,göçük altında az sayıdada olsa kalan vatandaşlarımızı sağlık ve kurtarma ekipleri çıkarmak için büyük çaba sarfetmekte ve yaralılar derhal hastaneye sevkedilmektedir.Aynı depremde Çorum Vilayeti'ndede hayatını kaybeden vatandaşlarımız olmuştur.Ankara'daki son durum ise Haymana Kazası'nda hayvanların telef olduğu yönündedir.Keskin Kazası'ndada durum pek farklı gözükmemektedir.Hasandede'de evlerin tamamına yakını yıkılmıştır.Diğer bazı köylerde de evlerin birkısmı yıkılmış olup azda olsa ölümler gerçekleşmiştir.Tabiki devlet oradadır ve halka barınacağı ortamı sağlamak amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir.Yozgat'a bağlı köylerden sadece birinde evlerin tamamına yakını yıkılmış ve Yozgat il merkezi'nde can kaybı olmamış ancak köylerde az da olsa can kaybı yaşanmıştır. Çankırı,Niğde,Tokat ve Sivas'ta da deprem hissedilmiş ancak can ve mal kaybı oluşmamıştır.Akpınar'da deprem sonrası ölen insan sayısı belirginleşmiş olup 50 kişi civarındadır,Demirci,Karaoğlan ve Deveciobası'nda da ölümler meydana gelmiştir.Çiçekdağ'ın köylerindede evlerin bir kısmı yıkılmış depremden Çiçekdağ'da etkilenmiş olup köylerden ölüm haberleri gelmektedir.Depremden etkilenen ilçeler arasında Mucur'da vardır,Mucur merkezde az da olsa evler yıkılmış olup yine köylerinde de yıkılan evler bulunmaktadır.Bilindiği gibi deprem olur olmaz hasar tespiti yapmak imkansızdır asıl hasar depremden birkaç gün sonra daha sağlıklı biçimde tespit edilebilir.Yozgat'ın ilçelerindeki hasarın daha büyük olduğu anlaşılmaktadır.Ufakta olsa maddi hasar Aksaray ve Niğde'de de kendini göstermiştir.Bu arada Köşker'de hasar tespiti yapılmakta ve yıkılan ev sayısının 700'den fazla olduğu belirtilmektedir.Kızılay'a ait çadırlar acil olarak yöreye sevkedilmiş olup halk açıkta bırakılmamıştır. Deprem sonrası Ziraat Bankası'da Köylünün durumuna kayıtsız kalmamış olup buğday ve buna benzer yiyecek yardımında bulunmuştur.Deprem sırasında memleketleri zarar gören yerler arasında olan askerlere devlet tarafından izin verilmiştir.Artık depremde evleri yıkılan ve oturulamaz hale gelen halka ev yapılma zamanı gelmiştir.Bunun için devlet köylerin krokilerini çizdirmiş ve yapılacak evlerin projeleri hazırlanmıştır.Tek sorun halkın köyünü terketmek istememesi ancak evlerin köylerin dışına yapılması gerektiğidir.Bundan dolayı halk devlete yardımcı olmamaktadır.Halbuki devlet halkın iyiliğini istemekte ve onlara yeni yurt bulma çabasındadır.Köşker mıntıkasında bulunan Hamit,Demirci,Akpınar gibi köylerin planları hazırlanmış ve evler yapılmaya başlamıştır.Devlet kararlıdır ve evleri tamamlamak içerisine köylüyü yerleştirmek niyetindedir.Sonuç olarak evler tamamlanmış ve törenlerle ailelere teslim edilmiş ailelerde çadır hayatından kurtulmuştur. Köyümüzü ilgilendiren kısım şimdi başlamaktadır.Deprem Taşkovan'dan itibaren 15 km'ye yakın bir yarık açmıştır.Bundan Çamsarı Köyü'de etkilenmiştir.Büyüklerimizden duyduklarımıza göre Hamit yakınlarına(Hamit ile Bizim köy arasına) devlet evler yaptırmıştır.Yukarıda da bahsetmiş olduğum gibi hasat zamanı olması ve köylünün yerleşmiş olduğu yerleri terketmek istememesi devletin yaptığı evlere yerleşmemelerinin zeminini hazırlamıştır.Şuanda o evlerin kalıntılarını köyden Hamit'e giderken sol tarafta görmekteyiz.Büyüklerimizden yaşlarını bilmeyipte öğrenmek isteyenlerden 'Büyük depremi hatırlıyor musun?' cümlesini çok duymuştum.Amcam depremden sonra kızılayın kurdurmuş olduğu çadırlarda dünyaya gelmiştir.Doğum yılını burdan tam olarak anlayabiliyoruz.Deprem 19 Nisan 1938'de olmuştur,köylünün evlerine yerleşmesi ise 7. ayı bulmuştur.Bu tarihler arasında olması gerekmektedir.Bu yazıyı yazma amacım geçmişte büyüklerimizin yaşadığı zorlukları tekrar hatırlatmak ve ayrıca halkın kenetlenerek hertürlü zorluğa karşı dimdik durabildiğini hatırlatmaktır.Ne olursa olsun Çamsarı Halkı'nın köyünü terketmemesi ve şuanda o coğrafyada olmamızı sağlamaları beni inanılmaz bir şekilde duygulandırdı. Şimdide yaşayan tarihin ağzından depremin hikayesini yazmanın zamanı sanırım'Sene 1938 hava sıcak,kuşluk vakti,12 yaşındayım, öküz güdüyorum dağlarda,inanılmaz bir zelzele ama kimse doğru dürüst evde değil,köyümüzde yıkılan ev sayısı üçtü,evler Mustafa Kayhan(Alişen Emmi'nin Babası), Haydar Erdil(Yusuf Emmi'nin Babası) ve Ömer Apaydın'ın (Reşit Çavuş'un babası) evleriydi.Oturulamaz hale gelmişti bu evler.Devlet çadırlar getirdi ve o çadırlara tüm köy halkı yerleşti çünkü evlerin hala yıkılma tehlikesi vardı depremler arka arkaya oluyordu.Devlet sonraları Hamit'e giderken solda şimdi ören oldu,oralara ev yaptı,evler iki göz odalıydı ama o senelerde kimlerin evi varsa herkese yapıldı,babama ayrı ev dedeme ayrı ev yaptı devlet ,biz evler yapılırken yardım etmedik,evleri müteahhit yaptı.Sonra köye jandarma geldi,kimse evini terkedip oralara yerleşmek istemedi ama zorla götürülüp yerleştirildik,iki gün yeni evlerde kalıp tekrar köyümüze döndük,bir tek Ali Özmen(Abdurrahman Özmen'in Babası) kaldı evde,zanaat sahibiydi çevre köylerden gelenlerin ayakkabı tamirini yapardı.O da fazla duramadı oralarda,bir yıl sonra döndü köye.Daha sonra evler kerpiçti biz terkedince yıkıldılar.'Bu da yaşayan tarihin ağzından Çamsarı Köyü'nün depremden etkilenişinin hikayesidir.Ve atamızın toprağına nasıl sahip çıktığının,ne kadar zor durumda olursa olsun terketmediğinin belgesidir.İlgi gösterip okuyan herkese teşekkür ederim... Yazıyı yazmamda bana yardımcı olan abim Levent Özdemir ve Amcam Hilmi Şahin'e teşekkür ederim...
 
TÜRKMENLER

Türkmen ile Yörük aslında anlamı aynı olan sözcüklerdir.Aralarında bulunan tek fark Yörüklerin yerleşik hayat düzeninde olmaması yani sürekli olarak göç etmeleri,Türkmenlerin ise yaz aylarında ve kış aylarında farklı yerlerde yaşamalarıdır.Yörük kelimesinin kökü yürü-mek'ten gelir.Yani yerinde durmayan anlamındadır.Yerinde durmasa bile yörükler ektikleri tarla başı Osmanlı Devleti'ne vergi vermekle mükelleftiler.Ayrıca göçecekleri güzergahı bile devlete bildirmek durumundaydılar.Çünkü geçtikleri güzergahta bostanlara,tarlalara verecekleri herhangibir zarar onların göçmelerine men cezası getirebilecek duruma düşmelerine neden oluyordu.XVII.Yüzyıldan itibaren Osmanlı İskan Politikası devreye girmeye başlamıştır.Yörük olarak adlandırılan gruplar yerleşik hayata geçmek durumunda bırakılmıştır,çünkü devlet artık göçebelikle başedemez hale gelmiş ve daha düzenli bir durum sağlamak amacıyla yörükleri yerleşik hayat düzenine adapte etmek durumunda kalmıştır.Bu durumu kabullenmeyen gruplarda olmuştur.Dadaloğlu'nun 'kalktı göç eyledi avşar elleri' dizelerini sanırım hepimiz bilmekteyiz.Dadaloğlunun yazdığı bu dizeler Osmanlı İskan Politikasına bir başkaldırı niteliğindedir. XVII.Yüzyıldan itibaren yerleşik düzeni kabullenen gruplar ise Türkmen olarak anılmaya başlanmıştırYerleşik hayat düzeni ile kastedilen durum artık yaz kış aynı topraklarda yaşamak durumunda kalınacak ve artık toprağı ekip biçmek hayvancılıktan daha önemli konuma gelecektir .Şuan bizim ve çevre köylerde oturan köylülerimize Türkmen denilmesinin,köylerimizin Türkmen Köy'ü olarak anılmasının nedeni bu iskan politikasını diğer Türkmen Aşiretlerinin bizden daha önce benimsemesi ve bizden daha önce yerleşik düzen almalarıdır. Aslına bakıldığında çevremizde bulunan Hamit,İsahocalı vb.köylerde yaşayan halkın kökenide Türkmendir,aramızdaki tek fark onların Kırşehir Coğrafyasına bizim atalarımızdan daha önce yerleşmeleridir.Hamitte bulunan Cerit Aşireti bir Türkmen Aşireti olup 1600'lü yılların başlarında 2000 hanelik bir grupla Safevilere katılmış(Safevi Devleti'de Türkmenlerin kurduğu bir Türk Devletidir),İran'a bağlı bulunan Horasan Vilayetinde meskun olmuşlardır.Daha sonra ise Osmanlının İskan Politikası sebebiyle XVII.Yüzyıl'ın başlarında Ankara,Keskin,Kırşehir,Yozgat Coğrafyasına yayılarak yerleşmişlerdir.Biz bu aileyi Hamitli Beyler olarak bilmekteyiz(Silsüpürler).Bizler ise bu Coğrafyaya daha sonra yerleştirildik,bunula ilgili çeşitli rivayetler bulunmakta ancak Osmanlı arşivlerinde bulunan bir belge dikkatimizi tamamiyle o yöne çekmektedir.Belgenin içeriği 'Kırşehir kazasına tabi Kara Süleymanlı, Eşraflu, Çamsarıoğlu obaları ile Aşlık ve Yeniyaban karyelerinin kimsenin kayıt ve beratına dahil olmadığına, evlad-ı fatihandan mürettep asker-i mansurenin 13. alayının Alay Emini ve Tikveş ve tevabii kazalarının çeribaşısı bulunan Hüseyin Bey'in vefatına, Yenice-i Vardar Kazası Çeribaşısı Hüseyin Bey'in azliyle yerine tayin kılınan Ahmed'e verilmiş olan beratın ahzıyla sabık Çeribaşı Hüseyin Bey'in tekrar çeribaşılığa getirilmesine dair berat defteri.'.Burda yeralan Eşraflu-Eşrefli Köyü'nü,Çamsarıoğlu Obaları-Çamsarı Köyü'nü,Aşlık Karyesi-Bayındır Köyü'nü,Yeniyaban Karyesi-Yeniyapan Köyü'nü belirtmekte olup belgenin tarihi miladi 1842 yılıdır.Bu köylerin kimsenin kayıt ve beratına dahil olmamasıda yeni keşfedildiklerini ya da devletin onları yeni farkettikleri manasını düşündürmekte olup 1842 yılına yakın bir dönemde atalarımızın Çamsarıoğlu Obaları adındaki köyümüzü kurduklarını belgeleyecek nitelik taşımaktadır.Bu belge geçmişi merak edenler ve tarihi araştırmalar yapanlar için altın değerindedir.

Çamsarlı Köyünden Gelenler
Köyümüzde yapılan bir çok araştırma bizi Çamsarlı köyüne sürüklemektedir.
 Neredeyse Yeniyapan köyü Çamsarlı köyündan daha büyük soydaşını barındırmaktadır. Gassimler, Hasmaller, Cabatlar ve Allasonlar hep
Çamsarlı köyünden kopup gelen sülalelerdir. Bügün Akdoğan, Apaydın, Demir, İnanç ve Kılıçaslan soyismini taşıyan bütün kişilerin ataları zamanında Çamsarlı köyünden Yeniyapan köyüne göç etmişlerdir.
Hatta bu göç öyle yoğundur ki şimdilerde bile bizim köy Çamsarılıdan
göçüp gelenlerin kurduğu köydür inancı çok yaygındır. Örneğin dedelerimizin kimliklerinde Çamsarlıyeniyapan köyü ibaresi vardır.
Peki nedir Çamsarlı Köyünün Hikayesi ve tarihi; İzmir’de yaşayan ve Çamsarlı Köyünde Doğmuş olan Alper Şahin bizimle Hatay Kırıkhan Çamsarlı Köyünde doğan Dr. Hasan AYPARLAR’ın bir anısını şu
şekilde aktardı

KAMAN'DA BİR KÖY…ÇAMSARI.

 
13 Nisan 2003. Yolculuk Çamsarı köyüne…
 
Gölbaşı'ndan sonra Kırşehir yol ayrımındayız.Az yükseltili, üzerleri kubbeleşmiş kıraç ve yaşlı dağlar
arasından kıvrıla büküle giden yol, bakımsız. Kavak ve söğüt ağaçlarının rast gele dağıldığı dere yatakları, kuru. Ekinlerin yeşerttiği alanlar dışında, arazi genelde kır ve kıraç. Yeni çiçek açmaya başlayan badem ağaçları bahara hazırlığı haber veriyor.
 
Tabiatın bu tek düzeliği, Kızılırmak ile birden değişiveriyor. Irmak üzerinde eski bir köprü, yamaçta bir köy; köyün karşısında bir göl, Gölde yüzen Sakarca'lar;. Canlı bir manzara… Burası, Köprü köy.
 
Bir saat kadar yol aldıktan sonra Kaman göründü. Küçük bir Anadolu kenti. Bir çay içimi molanın ardından yola devam ediyoruz. Hamid Kasabası 15-20 km daha ileride. Şehir çıkışında başlayan köy yolu bakımsız. Yol üzerinde 25-30 hayvandan oluşan bir sığır sürüsü. Sürüyü, eşek üzerinde, yaşlıca bir adam takip ediyor. Sürünün önündeyse genç biri. Yaşlı çobana sesleniyoruz:
 
-Hamid kasabası bu yol üzerinde mi ?
 
-Doğru gidin. Bir köy gelecek. İçinden geçin, sonraki köy Hamid kasabasıdır. Fazla uzak değil, 5-6 kilometrelik bir yolunuz var.
 
 Tarif edilen yere vardığımızda, bahçede çalışan birinden, Hamid köyüne geldiğimizi öğrendik:
 -Çamsarı Köyüne nasıl gideriz?
 
-Buradan doğru gidin, köyün çıkışında sağa dönen yolu takip edin. Döndükten sonra, hemen şu karşı yamaçta görünen yola çıkacaksınız, bu yol sizi Çamsarı'ya götürür.
 Hamid köyünün orta bir yerinde yol ikiye ayrıldı. Kavşakta bir levha: "Çamsarı 3 km…." Bu levha, hayal gücümüzü zorluyor ve içimizde yüzyıllar öncesine uzanan heyecani bir his uyandırıyor: Orta Asya, göçler, Anadolu ve ilk atalarımız…
 Hamid Kasabasından Çamsarıya uzanan yol bir yamaca tırmanıyor. Bozuk zeminli, asvalt bir yol. Tepeyi aştıktan sonra tatlı bir meyilden sonra, bir dört yol çatı. Sola dönen yolun hemen 100 metre ilerisinde evler görünüyor. Köy girişinde yol iki çatal; Sola ayrılan kol köyün içine girerken, sağa dönen çevreyi dolaşıyor. Bu yol çatal arasında 8-10 mezardan oluşmuş küçük bir mezarlık. 20-25 hanelik köyde yeni sayılacak ev yok gibi. Binalar genellikle kiremit çatılı ve eskice. Bazı evler yıkılmış ve kerpiçten duvar kalıntıları var. Bu şekilde terkedilmiş ev az değil. Köyün ortasına gelindiğinde sol yanda ince oluklu bir çeşme ve bakımlı bir bina. Yeşil duvarı üzerindeki levhada "Çamsarı Köyü Camii" yazıyor. Camiyi geçtikten sonra bir evin önünde orta yaşlı bir adam:
 -Muhtarın evi neresi beyefendi?
 -Karşı yamaçta, Çevre yolu üzerinde.
 -Kendisi evde midir, acaba?
 -Evde, evde. Az önce tarladan geldi. Beraber geldik. Hayır mıdır, soruşunuz?
 -Hatay'dan geldik Bizim de köyümüzün adı Çamsarı. Köyü Tanımak istiyoruz. O yüzden Muhtarı görmek istedik. Daha Önce Ziya beyle görüşmüştük.
 -Ziya bey, dediniz ?!.
 -Evet, Ziya Bey bizim köyümüze gelmişti. Biz burada Çamsarı diye bir köyün varlığını kendisinden öğrendik.
 -O Zaman bize buyurun. Bu ev Ziya Beyin dedesinin evidir. Kapıdaki "Karı" da Ziya Beyin ebesi olur. Biz de Ziya bey'le dayı yeğen oluruz.
 Arabadan indik. Ev iki katlı. Alt katta mutfak benzeri bir yer var. Kadınlar toplu halde ekmek yapıyorlar. Kimi sacın başında ekmek pişiriyor, kimi hamur tahtasında yufka açıyor. Ebe hanım da başlarında…Bizim yöredeki ekmek pişirme işinden en ufak bir farkı yok. İşlemler aynı, hava aynı. Ebe, bizi içeri buyur etti. Merdivenlerden üst kata çıkarken, arka binanın üst kat sofasında oturan yaşlıca bir bey seslendi:
 -Zahir, Misafirler kim?!..
 -Hatay'danmış Duran Emmi; emmi çocukları, akrabalar. Köyü görmeye gelmişler.
 -Hele buraya buyurun, buraya… Orda kadınlar ekmek yapıyor. Burada daha rahat sohbet ederiz.
 Ebeden izin istendi ve Duran Emmilere yöneldik. Duran emminin evi iki katlı küçük bir ev. Avluda, ayrıca, yıkılmış kerp**** evlere ait kalıntılar var. Evin önünde, hemen merdiven başında bir eşek bağlı. Merdivenlerden çıktık. Üst kat girişinde küçük bir sofa. Sofadan salona geçen kapı tülden bir perde ile kapalı. İçeri buyur ettiler. Girdik. Küçük bir oda. Odanın sağ tarafında halı örtülü bir divan, divanın yanında bir çek-yat, ortada beşik içinde uyuyan bir çocuk. Duran emmi:
 -Çocuk torun. Oğlumun kızı…
 
 
 Gelin hemen ortalığı toparladı. Sedire oturduk. Hoş beşten sonra. Duran Emmi söze başladı:
 "Adım Dursun'dur. Bana Duran derler. Hoş geldiniz, Sefa getirdiniz. Biz Ziya ile emmi çocukları oluruz. Zahir de yeğen-dayı. Bu köy hemen tamamı akrabadır. Kimi kök akraba kimi kız alıp vermekten akrabadır. Gelinimin Adı zülfiye. Kocası Ziya beyle birlikte İstanbul'da inşaat işinde çalışıyor. Adı Musa. Ekmek kapısı işte, gurbette.
 
Ben de inşaat işinde çalışırdım. Demir bağlama ustasıydım. Türkiye'nin 54 vilayetinde bulundum. Sizin oralarda da çalıştım. İslahiye'de, Samandağı'nda. Kırıkhan'ı da gördüm. Sonra hastalandım işi bırakıp köye döndüm. 7-8 seneden beri köydeyim. Boş duramadım dana besleme işi yaptım ama 1 seneden beri onu da bıraktım. Köy yerinde boş durulmuyor. Bu sene de samırsak ektim. 3 dönüm kadar.
 
Köyümüzde arazisi kıraç. Ekilebilir saha az, verim düşük, su yetersiz. Toprağın verimsizliği bizleri gurbete yöneltti. Çocuklarımızın çoğu dışarıda. Ziya Okudu, şimdi iyi bir işi var. Çocuklarımızın çoğu onunla beraber çalışıyor."
 -Biz lafı fazla uzattık, sizler kimlersiniz; ne yapar ne edersiniz. Sizi buraya getiren şey nedir? diye sözü değiştirdi. Konuşkan, dünya görmüş, hayat dolu bir insan, Duran Emmi. 
  Çamsarı köyünden olduğumuzu, köyün adı yanında insanları arasında bir bağ olup olmadığını, bu konuda araştırma merakımız olduğunu anlattık. Dinledikten sonra: 
 
"Var var, kesin olarak var. Bizde bu işlere meraklıyız. Büyüklerimizden duyduklarımız ve öğrendilklerimiz var. İşittiğimize göre Çamsarılıoğlu Orta Asyada kuraklık olup ta Anadolu'ya geçtiklerinde üç kardeş olarak gelmişler. Anadoluda bir müddet dolaştıktan sonra bu üç kardeşin nesilleri dağılmış. Bir kısmı burada kalmış; bir kısmı Yozgat, bir kısmı da Hatay tarafına geçmiş. Yozgat'a gidenler Çayıralan tarafındadır. Hatay'dakilerin de Kırıkhanda olduğunu bilmekteyiz.
 
Bizim buradaki atalarımızın bilineni Tek Muhammed'dir. Şimdi bu Çamsarı Köyü ahalisi bu tek Muhammed'in neslidir. Tek Muhammed'in 4 erkek çocuğu olmuş. Bunlar Mustafa, Mulla Ömer, Bekir ve İsmail'dir. Mustafa benim atamdır. Babamın adı Musa. Mulla Ömer ise Ziya beylerin büyük dedeleridir. Molla Ömer'in çocukları nesil olarak sırayla Veli, Fehmi ve Adil'dir. Adil Ziya'nın babasıdır. Bekir ile İsmail'in erkek çocukları olmamış onlarında birer kızı vardır. Sultan karı, Bekir'in kızıdır. İsmail'in kızı ise Fadıma karıdır. İşte köy bu dört kardeşin neslinden gelmiş ve bu gün hemen tamamı birbiriyle akrabadırlar. Zahir le Ziya bey dayı yeğen olmaktadır."
 
Duran emminin bu açıklamalarından sonra Zahir bey söze karıştı:

Benimde bu işe merakım fazladır. Geçmişte epey araştırdım. Eski Osmanlı tapularını okuttum. Daha sonra usandım, arkasına düşmedim.
 
"Benim bildik ve duyduklarıma göre; Atamız tek Muhammed ailesi, buraya yerleştiklerinde epeyce güçlülermiş. Buradan evvel Keskin'in Mehmet bey obası diye bir yerine yerleşmişler. Orada büyük bir kavgaya karışmışlar. Kavga ölümlü olmuş. Kavgadan sonra aile buraya gelmiş. Buraya geldiklerinde istedikleri yere konup yerleşebilirlermiş. Güçlü kuvvetlilermiş. Önlerinde duracak kimse de yokmuş. O zamanlar hayvancılık yapıldığından, arazinin kıymeti olmadığından ve aşağı düzlüklerde sivrisinek olduğundan genellikle dağlık yerleri tercih ederek buralara yerleşmişler. O zaman buralar ormanlık bağlık ve yeşillikmiş. Ama zamanla hayvancılık terk edilip ziraat başlayınca arazi verimsiz olduğundan aile eski gücünü yitirmiş. Şimdi tabi nüfus çoğalınca insanların çoğu dışarıda iş arama durumunda. "
 
Sohbet devam ederken zaman daralmaktaydı. Gelişimiz köyü şöyle bir görmekti.esas gelişimizi Ziya Bey'in olduğu bir zamana denk getirmek ve uzun kalmak düşüncesindeydik. Yola devam edilecekti. Bırakmak istemediler. Ayrılmak durumunda olduğumuzu anlayınca da içleri rahat etmedi. illa bir şeyler ikram etmek istediler. Gelin hanım bir kahvaltı sofrası hazırladı. Ortaya bir elek ve üzerine sini içinde peynir, zeytin ve çökelek kondu. Peynir ve çökelek nefisti. Açık ekmek yumurtayla yapılmış. Tek başına yense bile yetecek kadar doyurucu. Tıka basa yedik. Çayımızı içtik. İzin istedik. Duran emminin içi rahat etmedi. Eşini çağırdı. Adı Hanım imiş.
 -Hanim, Bu iş hiç olmadı. Misafirler gitmek zorundaymış. Siz ekmek yaparken biz sohbet ettik. Şimdi yol var. Hadi sen de vazifeni yap bakalım, dedi.
 
Bir an göz göze bakıştılar. Hanım teyze içeri girdi. Biraz eyleşti. Döndüğünde elinde bir başörtüsü ve kök boya ile kendi dokudukları bir halı vardı. Bu görüşmenin nişanı ve ebedi hatırasına takdim ettiler. Çok duygulu bir andı. Hepimiz duygulandık. Hatta, Duran emmi bir ara duygularına yenik te düştü. Sanki, yüzyılların hasretiyle yanan yürekler bir araya gelmiş gibiydi. Ayrılmak zor geldi.
 
Vedalaştık, yola koyulduk. Altı saat sonra Kırıkhan'daydık. Kırıkhan ile Kaman arsında bir köprüydü artık, Çamsarı.
 
 
Dr. Hasan Ayparlar
2003, Kırıkhan
ÇAMSARI KÖYÜ ve ÇAM'LAR



Çamsarı, 1865 yılında, Derviş Paşa iskanı sırasında kurulmuş, Kırıkhan'a bağlı bir köy gurubudur. Bu grubu oluşturan aileler, ilk önce "Halil Ağa Perakendeleri" adı altında iskana tabi tutulmuşlardır. Bilahere bu parekendeler bu günkü Çamsarı köy grubunu oluşturmuşlardır. Bu grup merkez Çamsarı olmak üzere ; Yusuflu, Cintepe, Yastıyurt, Aygırgölü, Acerköyü Kürtnasır köyleri olmak üzere yedi köyden meydana gelmiştir Çamsarı köyü, resmi evraklarda 1885 yılına kadar Cebeli Bereket (Osmaniye) livası (vilayeti), Hassa kazası, Çobanuşağı Karyesine bağlı bir mevki olarak görülmektedir. Bu tarihten sonra ise Halep vilayeti, Belen Kazası, Güzelce Karyesine bağlanmıştır. Yastıyurt köyünün 1960'lı yıllarda terk edilmesi,.Aygırgölü'nün de 1980 lı yıllarda muhtarlığını ayırması sonucu günümüzde Çamsarı 5 köyden oluşan bir muhtarlık olarak görülmektedir.
Köyün adı olan "Çamsarı" sözcüğü hakkında, kesin bir bilgi yoktur
İncelememizde, Çamsarı kelimesinin gerek soy isim, gerek sülale ismi ve gerekse yerleşim yeri ismi olarak yaygın biçimde kullanılmakta olduğunu gördük.
Örnek:
a-Köy ismi olarak Çamsarı: Bu köyler tarafımızdan yerinde görülüp incelenmiştir.
1-Hatay ili, Kırıkhan ilçesine bağlı Çamsarı köyü,

2-Kırşehir ili, Kaman ilçesi Hamid Kasabasına bağlı Çamsarı köyü,

3-Maraş ili, Andırın ilçesi, Alameşe köyüne bağlı Çamsarı mezrası..

b-Soy ismi olarak Çamsarı: Bu isimlerden Prof. Dr. Taner Çamsarı ve Ziya Çamsarıoğlu ile bizzat tanışma imkanı olmuş, diğer isimler internet aracılığı ile bulunmuştur.
1-Mehmet Çamsarı: Sun Yayıncılık Yazı İşleri Müdürü, İstanbul

2- Doç. Dr. Ahmet Çamsarı; Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi

3-Alev Turanlı Çamsarı, Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi

4- Doç.Dr. Güngör Çamsarı. Yedikule Göğüs hastalıklarıHastanesi/ İstanbul.

5- İsmail Çamsarı, Osmaniye.

6-Dr. Memnune Çamsarı.,
7-Ulaş Mehmet Çamsarı. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji bölümü

8-Fatih Çamsarı , Malatya

9-Prof. Dr. Taner Çamsarı: Dokuz Eylül Üniversitesi ,Nefroloji Bölüm Başkanı,Yozgat ili Yazıalan ilçesi Kozan Köyündendir.

10- Ziya Çamsarıoğlu: Kaman ilçesi ,Çamsarı köyünden, Mühendis-müteahhid.

11- İlhami Çamsarı:İmam, adres:Kocasinan/Kayseri

12: Ali Çamsarı : Maraş



c-Sülale ismi olarak Çamsarı : Bu sülale isimleri, tarafımızdan saha çalışması ile Kadirli ilçesinde yaşamakta olan , aslen Andırın-Alameşe köyü, Çamsarı Mezrası doğumlu olan Mehmet Yılmaz aracılığı ile tespit ve kayıt edilmiştir.



1-Osmaniye ve Kadirli ilçelerinde Karatepe ve Kız Yusuflu köylerinden Çamsarılı kardeşler ,

2-Kadirli Koç Yurdu köyünde Çamsarı Mehmet

3-Osmaniye Merkez köyünde Küçük Çamsarı ve Büyük Çamsarı kardeşler,

4- İskenderun ilçesi Payas beldesinde, Kadirli Koçyurdu köyünden Çamsarı Mehmet' in Torunları ,

5- Kırıkhan'ın Ceylanlı Köyünde, Hamzalar sülalesinden,şair Çamsarılı Mustafa

6- Yozgat ili, Yazıalan İlçesi, Kozan köyünün 3-4 kurucu ailesinden biri olan, Çamsarılıoğulları ailesi. Prof. Dr. Taner Çamsarı bu aileye mensuptur.

Bu kadar yaygın kullanımı olan "Çamsarı " isminin anlam ve ifadesi, doğrusu, incelemeye değerdi.



Çamsarı, yalın biçimiyle bir anlam taşımamaktaydı. Kelime ,"çam" kökünden oluşmuş bir kelime olduğuna göre. Çam ve sarı kelimelerini anlamak gerekiyordu. Türkçe bir sözlükte (Türkçe sözlük Dil derneği yayınları 1998 Ankara) kelimeyle ilgili:"Biz ne çam yarması insan gördük bu meslekte…" biçiminde bir ifade yer alıyordu
Buradan hareketle, Çamsarı sözcüğü, acaba "Çam yapılı" (İri, pehlivan yapılı), "Sarı" bir kişiyi mi ifade ediyordu ?
Yoksa, "Çamsarı", yalın anlamının ötesinde bir anlam mı taşımaktaydı ?



Meydan Larousse'ta, "Çam" kelimesiyle ilgili şu bilgiler yer almaktadır:
1- Çam (i) : Malana-Polinezya ailesinden dil; Çam´lar tarafından konuşulur.
2-Çam´lar : Vietnam ve Kamboçya´da halk. Çinhindi Çam´ları, ünlü ÇAMPA imparatorluğunun son kalıntılarıdır . Bu imparatorluk Vietnamlılar tarafından yok edildi. Bugün sayıları 20.000 kişi kadardır. Orta Vietnam'ın güneyinde yaşarlar. Sulama yoluyla pirinç tarımı yaparlar. Çam´lar, Çinhindi halklarıyla birlikte eski bir dönemde Endonezya adalarına Endonezyalılar' ın artçı halklarını meydana getirirler. Bir kısmı Müslüman, geri kalanı Brahman dinindendir. Sanskript ve eski Çam dilinde birçok yazıt, Hint dönemi sırasındaki ÇAM Tarihi üzerine bilgi verir.
Denmekteydi.
Bu bilgi, sonuçta bizi "Çamsarı" sözcüğünün, bir topluluğun adı olarak kullanılmış olduğu düşüncesine götürdü.

Dedelerimizin Kimliklerinde Neden Çamsarıyeniyapan Yazıyor?
 
1820 ile 1910 lu yıllar arasında doğan köylülerimizin nüfus kağıtlarının (Eski) doğum yeri hanesinde ÇamsarıYeniyapan yazmaktaydı. Bunun nedeni üzerinde köylülerimizin bazı yaorumları bulunmaktadır. Bunlardan en yaygın ve kabul göreni şu şekildedir.
Bilinildiği gibi Yeniyapan köyünün büyük bir bölümü Çamsarlı Köyünden kopup gelen Türkmenler oluşturmaktadır. Hasmaller, Gassimler, Cabatlar, Hacılar gibi sülaleler Çamsarlı’dan gelmişlerdir. 1831’de ilk resmi nüfus sayımı yapılmış olup bu dönemde Çamsarı ile Yeniyapan köyünün birbiri ile bağlantılı olduğu ortaya çıkmıştır. Zira o tarihlerde Yeniyapan köyünde en fazla 8 hane bulunmaktaydı. Bu sekiz hanenin 5 veya 4 dünün Çamsarı köyü ile yakın bağlantısı bulunmaktaydı.Yakın akrabalarının bir kısmının Çamsarlı’da bir kısmının Yeniyapan’da olması durumu muhtemelen bu sonucu çıkartmıştır. Nüfus Memurları iki köyün bir biriyle ilintili olduğunu gördükleri için sayıma Çamsarıyeniyapan köyü diye kaydetmişlerdir. Kırşehir’in Cumhuriyet tarihindeki ilk yazarlarından Cevat Hakkı TARIM’ın 1938 de yazmış olduğu Kırşehir ile ilgili kitapta ÇamsarıYeniyapan köyü diye bahsedilmektedir. Öte yandan Çamsarının Kırıkkale Kayseri yolu üzerine yakın bir bölümünde de Yeniyapan köyü diye 10 hanelik bir köy mevcuttur. Dolayısıyla Çamsarı bir yol düzlemi içerisinde iki yeniyapan diye adlandırılan köyün ortasında yer almaktadır.
 
  Bugün 10 ziyaretçikişi burdaydı!
 
 

radyo dinle
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol